Küresel
iklim krizi; kendiliğinden çıkan bir durum değil. Maalesef bunun merkezinde de
insan var. Kirleten, yok eden, israf eden “insan”. Sonucuna katlanan, yine
insan. Üstesinden gelecek olan, yine insan…
Küresel
iklim krizi etkisiyle, mevsimler değişmeye başladı. Yağış rejimleri değişmeye
başladı. Dünyanın bir tarafı ciddi kuraklık yaşarken diğer bir tarafı sellerle
uğraşıyor. İnsanlığın karşısında kuraklık önemli bir tehdit olarak duruyor.
Yeraltı su seviyeleri düşüyor. Örneğin Konya Ovasında her yıl 2 ile 10 metre
arasında düşüşler yaşanıyor. Şu an Konya Kapalı Havzasında derin kuyu su
sondajları 600- 700 metreleri buldu. Su kaynaklarının debileri düşüyor.
Peki,
ülke bazlı kuraklıkla mücadelede neler yapılabilir? Her şeyden önce insan
davranışını merkeze alan programlar, etkinlikler, bilinçlendirme faaliyetlerine
yer verilmelidir. Suyun etkin kullanımına yönelik yasal düzenlemeler
yapılmalıdır. Türkiye’de etkin bir su yasası bulunmamakta; Ancak, Su Yasası
çalışmalarının ciddi bir seviyeye getirildiğini biliyoruz. Bu konunun çok yönlü
bir mesele olduğunun farkındayız. Bölgesel farklılıklar ve ihtiyaçlar dikkate
alındığında yerel yönetimlerin su yasasının odağında olmaları gerektiğini
düşünüyoruz. Ayrıca hem su kaynaklarının korunması hem de su kullanımında etkin
bir kontrol mekanizmasının olması gerektiğine inanıyoruz. Su kullanımında halk
ile muhatap olan yerel yönetimlerin kontrol mekanizmasında da etkinliği
artırılmalıdır. Örnek İspanya’da su polis teşkilatı gibi.. Kaçak su kuyuları, yanlış
sulama teknikleri, ihtiyacından fazla su tüketimi, bilinçsizlik gibi
olumsuzluklar karşısında denetim mekanizmasının cezalandırıcı olmasından ziyade
bilinçlendirme tarafında olunmasını önemsiyoruz. Bu kapsamda Emine Erdoğan
Hanımefendinin iradesinde yürütülen “Su Verimliliği Seferberliği” çalışmasını
destekliyoruz.
İnsanı
merkeze alan eğitim ile İsrafı önlemek bilinçlenme ile mümkündür.
İsraf
etme ettirme.